Birgül Akgül Turizm Güncel de kaleme aldığı köşe yazısında turizm kentlerindeki yüksek kira artışlarına dikkat çekti. Akgül, “Rusya – Ukrayna savaşı nedeniyle Antalya’da ev kiralayan iki milletten insanlar şehirdeki kiraların ciddi şekilde artmasına neden oldu. Yerel halk yüksek kiralar nedeniyle çıkış yolu bulmaya çalışıyor.” dedi.
İşte Birgül Akgül’ün yazısı
Ukrayna’da devam eden savaş, pek çok açıdan ülkemizi ve turizm sektörümüzü etkiliyor.
Rusya-Ukrayna savaşının ortaya çıkardığı trajedi tüm insanlığı etkiledi. Öte taraftan Rusya’nın başlattığı bu haksız ve hukuksuz savaşın arkasına gizlenmiş büyük bir ırkçılık ve ayrımcılık yükseliyor Avrupa’da. Ukraynalı mültecileri sorgusuz sualsiz kabul eden Avrupa, sıra Suriyeli, Afgan ya da Libyalı mültecilere gelince ya Akdeniz’in serin sularında boğuyor, ya da dişine bakarak alıyor. Foreign Policy’de yer alan habere göre Almanya, Ukraynalı mültecilere yer açmak için Afganları evlerinden çıkarıyor. Taliban zulmünden kaçıp bir düzen kurmuş olan Afgan mülteciler, şimdi başa dönmek zorunda kalacak.
Savaşın daha ilk günlerinden bu yana barış veya huzurun bile din, dil, ten rengi, ırka göre hak veya müstahak görülmesinden çok rahatsızım. Eyyyy Avrupa diyesim var. Kendinden olana hümanist, olmayana ‘‘git az ötede öl’’ diyen Avrupa. Zira Yunanistan daha bu kış Suriyelileri çırılçıplak soyup Edirne’ye geri döndürmedi mi, o insanlar donarak ölmedi mi? Yunanistan AB üyesi değil mi? Birini donarak ölmeye terk edenler, diğeri için yaptırımda sınır tanımıyorlar.
Rusya – Ukrayna savaşı nedeniyle Antalya’da ev kiralayan iki milletten insanlar şehirdeki kiraların ciddi şekilde artmasına neden oldu. Yerel halk yüksek kiralar nedeniyle çıkış yolu bulmaya çalışıyor. Düne kadar 1.500-2.000 TL ödedikleri evlerin kiraları birden en az 2 katına yükseldi. Ev sahipleri ‘‘evimi satacağım, Almanya’dan oğlum gelecek’’ gibi klişe bahanelerle kiracılarını çıkarıp üç gün sonra evlerini daha yüksek ücrete kiralıyorlar. Elbette herkes yatırımından en yüksek karı elde etmek ister ancak biraz vicdanlı olunmalı. Şehirde 4.000-5.000 liraya ev bulmak mucize oldu. Antalya gibi turizm yoksa-ekmek yok sistemi üzerine kurulmuş bir şehirde turizm çalışanlarının barınma sorunu yaşaması uzun vadede ne gibi sorunları beraberinde getirir sizce?
Bodrum, Marmaris, Çeşme, Ayvalık, hepsinde durum aynı. Turizm beldeleri pandemi etkisiyle fırlayan kiralar nedeniyle turizm çalışanlarına dar oluyor. Ev sahibi olmanın hayal olduğu günümüzde, kiracı olmak da artık hiç kolay değil. Çevremdeki turizm çalışanları ile sohbet ediyorum, bu bilgileri bizzat onlardan toparlıyorum. Evi olmayan ailelerin turizm beldelerinde barınması artık çok zor. Önlem alınmazsa sektör kalifiye çalışan bulamıyoruz demeyi bir kenara bırakıp, çalışacak insan bulamıyoruz demeye başlayacak. Nefes alsın yeter, yeter ki gelsin birileri misafirlerimize hizmet etsin diyecek! Zaten askı uygulamasıydı, bitmek bilmeyen krizlerdi, KÇÖ ile sömürülmekti derken önünü göremeyen turizm çalışanları sektörde kalmak için var güçleriyle direnirken şimdi bir de en temel ihtiyaçları olan barınma konusunda da uçuruma itiliyorlar. Aldıkları maaşı kiraya, domatese veren insanlar çalış çalış elde avuçta yok demekten sıkılıp sektörden gidecekler.
Tüm bunlar yaşanırken yine aynı savaş nedeniyle patlak veren bir mevzu daha var; otelleri tehdit eden ırkçı turist furyası. ‘’Otelinize Rus gelirse biz gelmeyiz, gelir de Rus görürsek boykot ederiz, yok Almanya’daki arkadaşlarımıza yazarız gitmeyin deriz, Ukrayna tarafında olduğunuzu yazın bak yoksa bir daha sizde kalmayız’’… diyorlar da diyorlar, yazıyorlar da yazıyorlar. Yahu gelmeyin, kalmayın, sizin gibi turistleri zaten biz istemiyoruz denmiyor tabii, peki ne yapılmalı? Taraf olunmamalı. Nezaketen bile olsa hiçbir şekilde bu tarz mesajlara yanıt verilmemeli, zira sektörümüzde mutlaka yanıt vermek zorunda hissetmek gibi bir alışkanlık da var. Müşteri velinimetimiz diye diye insanların DNA’sını biz bozduk. Haliyle herhangi bir ülkeye veremeyecekleri ültimatomları bize veriyorlar. Müşteri ile arada mesafe olmalıdır, o ne kadar yaklaşırsa yaklaşsın işletme sınırlarını çizmeli, müşteri o sınırları ihlal edemeyeceğini bilmelidir. Türk turizminin en büyük sorunu kural koyucu olamamasıdır, bunun temelinde de maalesef değerlendirme platformlarının, operatörlerin baskısı var. Puanımız düşecek, otelimiz, restoranımız tercih edilmeyecek korkusuyla eğildikçe eğilen sektör artık ipleri eline almak zorunda. Bir işletme saygı görmek istiyorsa sınırlarını çizmeyi öğrenmeli.
Yeni krizler olmazsa ki inşallah olmaz (daha ne olabilir ki demeye korkuyoruz) bu sezon iyi geçecek, İngilizler beklenenden erken gelmeye başladılar lakin gelen turistler pandemiden çıktıkları için daha fazla ilgi, daha fazla özen bekliyorlar.
Sektörümüze başarılı bir sezon ve kolaylıklar dilerim.
Kaynak: Turizm Güncel