Türkiye’ye sarsan ikiz deprem felaketinin sonrası zorlu bir yolculukla depremin 36’ncı saatinde Hatay’a ulaşan Muratpaşa Belediyesi’nin ilk ekibi, çalışmalarını tamamlayarak Antalya’ya döndü. Hatay’da taşıt trafiğini de düzenleyen, yardım noktası da oluşturan, arama-kurtarma çalışmalarına da katılan ekipten Hüseyin Yıldız, “ Döndüğünüzde bile iki ses kulaklarınızdan gitmiyor. Birincisi “Sesimi duyan var mı?” ikincisi ise “Ceset torbası verin”’ dedi.
Antalya Muratpaşa Belediyesi’nin depremin büyük yıkıma neden olduğu Hatay’da arama-kurtarma çalışmalarına katılan 23 kişilik ilk ekibi çalışmalarını tamamladı ve Antalya’ya döndü. Türkiye’yi sarsan ikiz deprem felaketi sonrası deprem bölgesinde 10 gün geçiren ekip üyeleri yaşadıklarını anlattı.
Ekipten Hüseyin Yıldız, aralarında ağır iş makinelerinin de bulunduğu 12 araçlık filo ve 23 kişilik ekiple AFAD koordinasyonunda Antalya’dan ilk olarak Kilis’e hareket ettiklerini söyledi. Depremin boyutlarını Gaziantep’in Nurdağı ilçesine yaklaştıklarında artık görmeye başladıklarını söyleyen Yıldız, 3 kilometrelik bir yolu ancak 4 saatte geçebildiklerini anlattı. Yıldız, “O yoğunluktan kurtulduktan sonra Kilis’e ulaştık. Ama Kilis’te AFAD bizi doğrudan Hatay’a görevlendirdi” dedi.
Umut Bağır, 24 saatten uzun bir yolculuğun ardından depremin 36’ncı saatinde Hatay’a ulaştıklarını söyledi. Hatay’a karşılaştıkları manzarayı ekipte yer alan bir diğer isim Bülent Kozan, “İnsanların kepçenin önüne atıldığını gördük. ‘Ses geliyor. İndirin şu kepçeyi’ diye bağıranlar vardı” diye anlattı. Gördüklerinin çok farklı bir şey olduğunu belirten Kozan, şunları söyledi:
“Binalar yıkılmış insanlar koşturuyor. Bambaşka bir şey. Gelen giden arabalar, trafik. Öyle bir yoğunluk vardı ki felaket. Baktık olacak gibi değil. Biz de ekip arkadaşlarımızla yola çıktık oradan bağırıyoruz, işaret veriyoruz. Bu aracın önünü kesiyoruz, ambulansa yol veriyoruz. En sonunda da bir düzene soktuk orayı.”
Ekibin kepçe operatörü Kudret Mavigöz ise 10 gün boyunca gece yarılarına kadar çalıştıklarını söyledi. Tüm yorgunluğa rağmen bırakıp gitmenin imkansız olduğunu söyleyen Mavigöz, “Çünkü orada insanlar ailesini bekliyor. Enkazın altından yaşayan insanlar var, ölü insanlar var. Mücadele veriyor insanlar. Ailesini kurtarmaya çalışan insanlar var” diye konuştu. Bölgede bir süre sonra hep oradaymış hissi oluştuğunu anlatan Buğra Öz, “Hayatımda ilk defa gördüm o insanları. Belki bir daha görmeyeceğim ama sanki biz hep onlarla berabermişiz gibiydi. Sarılıyorsun. Sanki bir akrabanın sarılmış gibi sarıldık birbirimize” dedi.
Erdal Kal, bölgede kararları kendinizin almak zorunda olduğu bir durum oluştuğunu söyledi. Kal, böylesi bir ortamda yardım için Türkiye’nin dört yanından gelen gönüllü ekiplerin, askerlerin ihtiyacını karşılamak için hemen bir aşevi oluşturduklarını anlattı. Yolun ortasında oluşturdukları aşevinde günlük sıcak çorba yapmaya başladıklarını belirten Kal, “Oradaki insanların dayanışmasına yardımcı olmaya çalıştık” dedi. Umut Bağır, Antalya’dan gelen yardımlarla aşevinin çok kısa bir sürede ücretsiz market haline geldiğini belirtti ve “Ulaşım imkanının kolay olduğu bir yerdeydik. O nedenle insanlar yardımı artık bizden almaya başladılar. Gelen malzemeleri ihtiyaç sahibi insanlara mümkün olduğunca ulaştırmaya çalıştık” şeklinde konuştu.
Yıldız, bölgede bulunduğu süre boyunca 2 sese adeta herkesin kilitlendiğini söyledi. Bunlardan ilkinin “Sesimi duyan var mı?” ikincisinin ise “Ceset torbası verin” olduğunu kaydeden Yıldız, Antalya’ya döndükten sonra bu iki sözün kulaklarından çıkmadığını belirtti. Buğra Öz ise dönmelerine rağmen bir şekilde hep Hatay’da kaldıklarını söyledi, “Mutlu değilim geldiğim için” dedi.